11 Kasım 2012 Pazar

Kim Tutar Beni

Benden içinde bilgisayar hizmeti olan bir iş isteyenler aşağıdaki yaşanmışlığı bilmeliler.
.
1992 sonlarıydı. Düzce’de Orman Ürünleri Kurumuna ait kurutma fırınının sorumlusu iken Üniversitenin Ağaç İşleri Bölümünden bir öğrenci gurubu gelmişti.
Onlara dikili haldeki bir ağacın yere döşenmiş bir parke olana kadar geçen süreçte bünyesindeki suyun başına neler geldiğini anlatmıştım. Su ile ağaç arasındaki fiziksel ve kimyasal bağlardan bahsettim. Çok da mutlu olmuştum. Ne de olsa konuma hakimdim ve anlatma biçimimden de iyiydi. O sırada öğrencinin biri bir soru sordu. “ Kurutma fırınını kim yönetiyor? ” Cevap olarak “Bilgisayar “ dedim. Sorunun devamı geldi. Virüslere karşı ne tedbir alıyorsunuz ? Kalakalmıştım. İlk kez –virüs- diye bir şey duyuyordum. Bir cevap vermeliydim. Ben ki onca şey anlatmıştım onlara bir -virüs- ümü bilemeyecektim… “İlaçlıyoruz” deyiverdim. Öğretim görevlisi eğildi ve kulağıma “O virüs senin bildiğin virüslerden değil” dediğinde kafamdan aşağıya sıcak su döküldü.

Evet. Dünyadan uzak kalmıştım. Farkı kapatmalıydım.
İlk fırsatta gidip bilgisayar almalıydım. 2000 mark verdim ve 370 MB harddiski olan bir 386 DX40 aldım.
Artık kim tutar beni.
Bana gerekli olan programları öğrendim. Artık yanımda bilgisayar üzerine yapılan konuşmalardan anlıyordum. Aradan zaman geçmiş internet çağı başlamıştı. Eldeki bilgisayarın bu işe yetmediğini söylediler. 1999 yılı sonlarındaki bir kampanyada “veezy” ile uçtum.

Artık kim tutardı beni.
36 ay 33 USD taksit kolay ödenir demiştim ki 666 tl olan USD 1700 e geldi.

Hayatımın bundan sonraki kısmı kredi kartlarıyla boğuşmakla geçecekti.
Eski bilgisayarımı bir ilkokula hediye etmiştim.

Bu arada fotoğrafla da uğraşmaya başlamış fotoğraflarımı tarayarak bilgisayarda arşivlemeye çalışıyordum. Bu ise CD yazıcı gerektiriyordu. Hemen taktırdım. Ayrıca hardisk kapasitesi ni yükselttim.
2005 yılıydı dijital fotoğraf makinesi çıkınca arşivlemede CD yetersiz kalmaya başlamıştı.

Hemen bir bilgisayarcıya gittim ve kredi kartıyla 1300 USD ye yeni bir bilgisayar aldım. DVD yazıcım bile vardı.
Artık kim tutardı beni.

Ancak ev CD-DVD dolmuştu. Hanım bunlara bakıp "Paraların nereye gittiğini sormaya gerek yok" diyordu.
Eski bilgisayarım ise evde bir köşede duruyordu. Hanım ikide bir "Ev mi çöplük mü belli değil" diye söyleniyordu.

Bir gün bilgisayarım yok diyen birine “Gel al” deyiverdim. Hanımın dilinden kurtulacaktım. Eski bilgisayarımı  verdiğim kişi onu almaya arabası ile geldi. Özenle bagajına koydu ve gitti. Arkasından bakakaldım. Onun artık bilgisayarı da vardı. Benimse arabam yıllardır yoktu ve olmayacaktı.
2007 yılı baharında fotoğraf seyahatleri sıklaşmıştı ve taşınabilir bir bilgisayara ihtiyaç duymaya başlamıştım. Param gene yoktu ama olsun kredi kartım vardı. Asgarisini ödemekte zorlandığım kartımın limiti yeni yükseltilmişti. Onu hemen doldurdum. 2300 TL'ye bir diz üstü aldım.

Haziran 2009 da oğlum dedi ki "Baba yükseltmeliyiz" Tamam dedim ama bu bana 400 tl ye mal oldu.

Bu gün yani 2 Ağustos 2009 ve gene kaşınmaktayım.
4 GB RAM i olan bir dizüstü aldım mıydı var ya…

Artık kim tutar beni…
.
.
Şu an Ekim 2012.
Oğlum Mehmet Dursun Bilgisayar Mühendisliği okumakta ve geçenlerde çalıştığı firma adına Microsoft -Tr  ofisinde -Virüs- lerle ilgili bir sunum yaptı. 
Sahip olduğumuz oyuncaklar ise :  iki Notebook, bir Masaüstü, iki Dizüstü, bir tablet PC.

Artık kim tutar bizi...
.
.
.
17 Ekim 2014 Cuma
.
Oğlum mezun oldu. Bir firmada güvenlik uzmanı olarak çalışmakta.
Onunla yapılmış bir TV haberi...
http://www.youtube.com/watch?v=VrB6406Ggow
..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder